Kadına Yönelik Şiddet
Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi’nin kurucusu, Uzman Klinik Psikolog Fundem Ece ERDEM, Hasta Sağlık sitesi için kadına yönelik şiddet ve psikolojik etkilerini anlattı.
Kadına Yönelik Şiddet ne demektir?
Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi ve bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanması kadına yönelik şiddettir.
Kadına yönelik şiddet kadınlara sadece kadın oldukları için uygulanan cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasından kaynaklanan kadın bireylerin insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Türkiye’de aile mensuplarının kadını ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakmaktan, cinsel şiddete ve akıl almaz şekilde öldürülmesine kadar uzanan geniş bir yelpazede yer almaktadır.
Peki bu cinsiyet eşitliğinin sağlanamamasının altında neler yatıyor?
Günümüz aile dünya görüşü, çocuk yetiştirme tutumları, sosyal medya gibi pek çok faktör etkilemektedir. Ne yazık ki deyimlerimize, atasözlerimize ve masallarımıza kadar işleyen geçmişten gelen kadına ve erkeğe yüklenen görevler ve anlamlar şiddete davetiye çıkarmaktadır. “Kızını dövmeyen dizini döver”, “ne işi varmış o saatte orada” , “kız kısmı çok konuşmaz” gibi kalıplaşmış ve üzerinde düşünülmeden kabul edilmiş yargılar kadınların sosyal yaşamda yer bulmaları ve kendini ifade etmelerinin önünü kapatmaktadır. Aslında bu çok eskilerden bilinçaltımıza işlenen ve ebeveyn tutumlarıyla desteklenen yargılardır. Kadını yalnızca bir yere hapsetmeye çalışmak, ona düşündükleri, hayalleri, fikirleri, sevdikleri ve sevmedikleriyle bir bütün olarak kabul etmek yerine yalnızca toplum tarafından ona yüklenen yer ve zamanda davranış kalıplarına göre yargılamaktan öteye geçememiştir. Ebeveynlerin kız çocuklarını yetiştirme tutumlarına, ona alınan oyuncaklara ve anlatılan masallara bakıldığında yalnızca tek bir kalıba sığar ifadelerden oluştuğunu görmekteyiz.
Peki ya masallarımız?
Kız çocuklarımızı büyütürken onlara anlattığımız masallara bakıldığında Pamuk Prenses ve Sindirella gibi masal kahramanlarında bu kadınların başlarına ne gelirse gelsin sessiz kaldığını, sustuğunu ve her zaman boyun eğmek zorunda kalan naif ve kibar kadınlar olduğunu görüyoruz. Bu kadınların çoğu fanus gibi izole bir yerdedir. Büyükannesinin sözünü dinlemeden dışarı çıkan kırmızı başlıklı kızın kurt tarafından yenildiğini görmekteyiz. Bu gibi anlatılan masallar kadın cinsiyetini zayıf bir varlık olarak gösterme ve içeride kalınması gerektiğine dair öğütler verme eğilimindedir. Bu gibi bilinçaltı mesajlar dış dünyanın erkeklere ait olduğu kadınların ise içeride kalması gerektiğine dair mesajlar barındırır. Bu gibi mesajlar barındıran masallara büyümemiz ve sonrasında kadının yerini koruma isteğiyle, aşkıyla, arzularıyla, sevdikleriyle ve sevmedikleriyle hareket ediyor oluşu bir baş kaldırı olarak algılanmaya başlanmıştır.Yine bir diğer çıkarılan anlamlardan biri ne yazık ki namus konusuna kadar uzanmaktadır. Bu kadınların izole ve erkeklerden uzak bir yerde oluşu şunu akla getirmektedir; bu kadınlar dokunulmamıştır. Herhangi bir cinsel birlikteliği olmayan kadının namuslu diye anıldığı fakat kendi bedeninde söz sahibi olmak isteyen kadının toplumca çok çirkince sıfatlarla anıldığı aşina bir durumdur. Bu ve bunun gibi pek çok faktörün masallar, deyimler ve atasözleri, sosyal çevre, sosyal medya gibi pek çok faktörle birleşerek kadının bedeni hakkında söz sahibi olma isteği ve kadına bu hakkı vermeme gibi pek çok durum onun yaşama hakkını elinden almaya kadar giden bir yol haritası çıkarıyor. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik her türlü şiddetin nedenleri sadece masallara ya da birazdan bahsedilecek olan faktörlerden çok daha derin bir yelpazede yer almaktadır.
Deyimler ve Atasözlerimiz…
“Kadının saçı uzun, aklı kısadır.”, “İşini adam gibi yap”
“Kadının bir aklı, erkeğin 10 aklı vardır”,
“Kızını dövmeyen dizini döver” , “Kız gibi yapma”
“Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün” gibi pek çok kadınları yerer ve şiddete meyilli deyim ve atasözlerimiz mevcuttur. Bu ve bunun gibi deyim ve atasözleri geçmişten günümüze gelen cinsiyet algısı ve ayrımına ilişkin bize pek çok ipucu vermektedir. Günümüzde herhangi bir alanda “elinin hamuruyla” bir işte başarılı olmak isteyen, fikrini söylemek isteyen, günümüz cinsiyet ayrımına aykırı bir işte çalışmak isteyen herhangi bir kadın, kadın gibi davranmamakla suçlanıp şiddete maruz kalabilmektedir. Kadın kelimesininin bile korkutucu hale gelmesi kadınların bedeni üzerindeki hakimiyeti elde tutma isteğinden kaynaklanmakta ve kadınların bu durumda yaşamış olduğu psikolojik baskıya maruz kalmasına neden olmaktadır.
Peki sosyal medya?
Yayımlanan ve bir şekilde özendirilme ihtimali taşıyan kadına yönelik şiddeti “aile içerisinde böyle şeyler olur” algısıyla yöneten filmler ve diziler görmekteyiz. Bu gibi dizi ve filmler şiddeti meşrulaştırma eğilimi taşımaktadır. İzleyici şiddet, psikolojik baskı,taciz ve tecavüz gibi durumların normal olduğu fikrine kapılabilir veyahut bir şekilde bilinçaltı bir mesaj olarak kadınlık ve erkeklik görevlerinin kesin ve net sınırlarla ayrılması ve bu görevlerin zorla dayatılması gerektiği fikrini belleğine işleyebilir. Töre dizileri “namus” kelimesini kadın bedeni üzerinden yürüterek kadını ve vücudunu objeleştirme ve üzerinde istediği hakkı kullanma zorbalıklarını özendirir niteliktedir. Aynı şekilde tecavüze uğrayan bir kadının yaşam hikayesinin anlatıldığı bir diziyi ebeveyn ve çocukların izliyor oluşu kadına yönelik tecavüzün gayet olası bir şey olduğu algısını oluşturabilir.Kadının yalnızca anne olduktan sonra “kadın” kelimesine layık görülmesi başka yaş aralıklarında kadın kelimesinin korkutuculuğunu göstermektedir.
Güncel Türkçe sözlüğümüz olan TDK’ye bakıldığında
Kadın:
İsim.Erişkin dişi, insan, hatun kişi
Sıfat.Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri ve becerileri olan.
İsim,mecaz.Hizmetçi bayan.
Yukarıda yer alan tanımlar kadın kelimesinin günümüz toplumundaki yerini açıkça belirten ifadelerden oluşmuştur. Kadına yönelik algıların oluşumunda da kadının açıkça kadın olarak betimlenebilmesi için içeride yani analık ve ev yönetimi gibi hususlarda yetkin ve becerikli olması gerekmektedir algısı yer almaktadır. Günümüzde çalışan kadın sayısının artması ve kadınların bilinçlenmesi, toplumda söz sahibi olmak istemesi gibi hususlar toplumun kadının yeri ve kadınlık görevlerini yeniden su yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Uzun süredir süregelen ve kalıplaşmış bu yargıların bir anda ortadan yok olması mümkün değildir, bu nedenle kadının kendini gösterme ve kendisi olma isteği toplum tarafından büyük bir baskıyla karşılanmaktadır. Öyle ki dışarıda kahkaha atan, kendi gibi davranan ya da istediği gibi giyinen bir kadına karşın hor gözle bakılmış ve kadın aşağılanma ya da dışlanma riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durumda kadınlar var olduğu kimlikten utanabilir, bunu saklayabilir ve bu cinsiyet ayrımı yapmaksızın bir birey için yaşadığı psikolojik baskıdan dolayı depresyon, içe kapanma gibi pek çok duygudurum bozukluğuna yol açabilir. Kadını yalnızca evde olduğu vakitlerde ve baktığı çocuk sayısınca değerlendirme gibi faktörler kadınlar için bir bunalım nedeni olabilir. Çünkü her insan farklı ve biriciktir. Onu yalnızca belli mekan, yer ve zamanda kabul ediyor olmak ve üzerinde yaşama hakkına bile müdahale edebilme hakkını görüyor olmak insanlığa sığar bir şey değildir.
Peki bir kadın şiddete uğradığını nasıl anlar?
Kadına yönelik fiziksel, cinsel, ekonomik ve sözlü/duygusal/psikolojik şiddet görmekteyiz. Yalnızca biri görülmek durumunda değil, örneğin fiziksel şiddete maruz kalan bir kadın aynı zamanda psikolojik şiddetle de baş etmek durumunda kalabilir. Sevgi ya da kıskançlık teması altında yapılan sömüren, eleştiren, aşağılayan, yok sayan,görmezden gelen ya da kısıtlayıcı her davranış bir şiddettir. Buna örnek olarak flört şiddetini ele alalım…
Sevgiliniz/eşiniz ya da flörtünüz
• Sizi kıskanarak sevgisini gösterdiğini düşünüyorsa
• Ani duygu durum değişimleri olup size fevri davranıyorsa
• Size yapmanız ya da yapmamanız gerekenleri söylüyorsa
• Günün her saati size ulaşmaya çalışıyor ve ulaşamadığında öfkeleniyorsa
• Her konuda onu haklı bulmanız gerektiğini düşünüyorsa
• Sizden her an onun yanında olmanızı istiyorsa ve olamadığınızda öfkeleniyorsa
• Sizin fikirlerini dikkate almıyor, önemsemiyor veya küçümsüyorsa
• Sizden izin almadan telefon ya da bilgisayarınızı karıştırıyor ve müdahalede bulunuyorsa
• Bedeninize herhangi bir şekilde zarar veriyor ya da söz sahibi olmak istiyorsa
• Size ait olan sırlarınızı başkalarına söylemekle tehdit ediyorsa
• Herhangi bir durumdan sevgilinizden/eşinizden ya da flörtünüzden farklı düşündüğünüzde öfkeleniyorsa
• Sizi herhangi bir davranışa zorluyorsa( fiziksel, cinsel, ekonomik,duygusal…) bu bir şiddettir.
Kadını yok sayan, onu eleştiren ve yargılayan her tutum ve davranışlar kadını sömürü bir niteliğe sahiptir ve kadın üzerinde baskı oluşturur.
Fiziksel Şiddet Döngüsü
Bedene uygulanan her türlü müdahale ve saldırı fiziksel şiddet içerisine girmektedir. Sağlıksız koşullarda yaşamaya zorlamak, dayak, kesici ya da vurucu maddelerle bedene zarar vermek, sağlık hizmetlerinden yararlanmasına izin vermemek gibi bedensel içerikli pek çok davranış fiziksel şiddet içerisinde yer alır. Yalnızca bir şiddet türü görülmeyebilir. Fiziksel şiddet genellikle bir döngü şeklinde ilerler.
Psikolojik Şiddetin Başladığı Dönem(Gerginlik Dönemi): Erkek, kadını bir şekilde kontrol altına almaya çalışır ya da herhangi bir davranışa zorlar. Tartışma çıkarır. Eğer kadın bu koşulları kabul etmiyor ise tehditler başlar.
Psikolojik Şiddetin Daha da Arttığı Dönem ( Kriz Dönemi): Kadının yaşamına gitgide daha yoğun biçimde karışmaya başlar, kadını suçlar, aşağılar ve eksik görür. Kendini haklı çıkarmaya çalışır.
Fiziksel Şiddetin Başladığı Dönem (Kriz Dönemi): Tartaklama, tokat gibi hafif şiddet biçimlerinden tecavüz, yaralama ve hatta cinayete kadar varabilen ağır şiddet biçimleri uygulanmaya başlamıştır.
Balayı Dönemi( Pişmanlık ve Bahane Dönemi): Şiddet uygulayıcısı mağdur olan kadından özür diler, kadına hediyeler alır ve kendini affettirmeye çalışır.
Şiddet uygulayıcısı kadını sevdiği ya da kıskandığı için bu gibi davranışları sergilediği ve sonrasında çok pişman olduğunu söylemesiyle döngü devam etmiş olur.
Sevgi ya da kıskançlık başlığı altında gösterilen her türlü zorlayıcı davranış sevgi göstergesi değil, şiddet belirtisidir.
Cinsel Şiddet
Cinsel şiddet çoğu zaman fiziksel şiddeti de içinde barındırır. Şiddet uygulayıcısı yabancı olabileceği gibi eş, sevgili, akraba veya arkadaş da olabilir. Zorla cinsel ilişkiye girmek, hamile kalmaya, doğurmaya ya da doğurmamaya zorlamak, zorla ve erken yaşta evlendirmek kısacası cinsellik içeren şiddet biçimlerinin tümünü ifade eder.
Psikolojik Şiddet
Psikolojik şiddet içeriğinde kişiyi aşırı denetleme ve kontrol etme arzusu içinde olma, kişiyi aşağılama, eleştirme, hakaret etme gibi kişiyi rahatsız eden her türlü sözel ve duygusal saldırı psikolojik şiddete girmektedir.
Kadınlar toplumumuzda kendini psikolojik olarak nasıl hissediyor?
Yukarıdaki döngüden hareketle sevgi adı altında psikolojik şiddetle başlayan her davranış ilk etap olarak kafa karışıklığı ve duygudurumundaki ani değişim gözlenebilir. Kadınlar bu durumda yalnızlık hissine kapılabilir. Kendilerine kimsenin yardım etmeyeceği ya da partnerinin bu kadar hızlı değişiminde kendisinin payını sorgulayabilir. Bu durumda kendisini suçlar. Eğer şiddet uygulayıcısı eş/sevgili ya da flörtse ilişkisini kurtarmanın yolunu umutsuzca arayabilir.
Kadın bu durumda depresyon ve kaygı hissedebilir. Değişen bu tutum karşısında kendini tedirgin hissedecektir. Bunun başına gelmiş olması şok etkisi yaratabilir. Kişi bu durumda inkar edebilir, gerçekliği fark etmeyebilir.
Eşine karşı korku veya öfke duyabilir. Eğer tehdit ediliyorsa daha fazla zarar görmeyeceği fikrinden hareketle sessiz kalmayı seçebilir. Bu da kişi için yıpratıcı olacaktır. Eğer çocukları varsa ilişkisini kurtarmak için sessiz kalmış olmanın benliğe aykırı olmasıyla birlikte sinirlilik hali oluşabilir. Çevresinden alacak ya da almış olduğu tepkiler “ev içerisinde olur böyle şeyler”, “arada çocuğunuz var” gibi hafife alınan dönütler yalnızlık hissi yaratabilir. Bu yalnızlık sonucu kişi şiddet uygulayıcısını suçladığı gibi kendisini de suçlayabilir. Psikolojide gücünü yettiremediği birine olan öfkesi yer yön değiştirme savunma mekanizmasıyla birlikte kendine dönebilir. Ya da şiddete maruz kalan kalan utanç duyabilir ve çevresiyle bunu paylaşmaktan çekinebilir. Kendisini güçsüz hissedebilir, fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddetle de baş ediyor olması bütün bunların kendi hatasının olduğu fikrini doğurabilir.
Şiddetin Önüne Nasıl Geçilebilir?
Gün geçtikte şiddet ve cinayet haberlerinin artmasıyla birlikte aynı zamanda kadına şiddetin önlenmesine karşı farkındalık çalışmaları da yadsınamayacak kadar fazladır. Kadına karşı gösterilen bu baskının oluşumunda etkili olan cinsiyete yönelik algılar ve dayatmaların yerini hak ve özgürlüklere dayalı bir anlayışın almasıyla kırılacaktır. Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik bilgilendirici çalışmalar, protestolar, seminerler kadına şiddete yönelik farkındalığı arttırmak amacıyla yapılır. Kadınların iş yaşamına daha fazla girmesiyle birlikte yavaş yavaş bu kalıp yargılar kırılmaya başlamıştır.
Çocukların gelişiminde çocukla kurulan ilişki ve ebeveynlerin birbirleriyle olan iletişimleri de bu noktada önemlidir. Çocuğun ilk sosyal çevresi ailesidir. Hayata ve çevresindeki insanlara bakış açısında bu ilk sosyal ortamda kazanacaktır. Anne- baba arası ilişki çocuk tarafından gözlenir ve alınır. Çocuğunuzun karşı cinsle olan ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken noktaları tartışabilmek ,aile içi iletişimi güçlü tutmak, sevgiyi doğru ifade edebilmek gibi pek çok faktör aile içerisinde ele alınması gereken konulardandır. Ebeveynlerin birbirleriyle olan ilişkilerine bakıldığında annenin babaya ya da babanın anneye karşı nasıl bir üslupta konuştuğu, aralarında sevgi dili olup olmadığı, ebeveynlerin birbirlerinin özel yaşantısına karışma derecesi gibi faktörlerde çocuğun cinsiyetlere ilişkin algısında bir şema görevi görecektir.
Uzman Klinik Psikolog Fundem Ece Erdem
Dünya Danışmanlık ve Psikoloji Merkezi İnternet Sitesi
* Yorumların Onaylanması İçin Türkçe Yazım Kurallarına Dikkat Edin!